Polisiye kitapların hemen hepsinde katil belirsizdir. O kaçar, siz ve yanında olduğunuz kişi onu kovalar... Genelde gözünüzün önündedir ama yazar onu sizden uzak tutmak için size diğer karakterlerin dünyalarına ya da başka olaylara götürür ama katil daima oradadır. O sizi görürken siz onu göremezsiniz. İsmini kim bilir kaç defa okursunuz bilmeden. Olay yeri soruşturmaları, deliller, görgü tanıkları ve otopsi raporları teker teker çıkar sahneye. En sonunda katil çıkar bir köşeden ya da kitabın finaline kadar beklersiniz..
Siyah Kan kitabı bu söylediklerimden biraz farklı olarak size katili daha ilk başta ilk sahnede veriyor. Jacques Reverdi. 49 yaşında eski ağırlıkla su altı dalış şampiyonu ve eğitmeni bir adam... Diğer tarafta acımasız bir katil ve psikotik biri. Ve çok zeki. Geçmişte cinayetler ile suçlanmış ama delil yetersizliği yüzünden serbest bırakılmış.. Neden öldürüyor? Onu öldürmeye iten cinayet itkisi nedir? Geçmişi sırları nedenleri ve kişiliği nedir hangi cinayetleri işledi? Bütün bunları ve daha fazlasını öğrenmek için Uzakdoğu'ya kanlı ve sırlar ile dolu bir yolculuğa çıkıyoruz.. Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisinin arasında bir yerlerde Siyah Kan ile çizilmiş, korkunun ölümün hakim olduğu karanlık bir yol var. Bu yolculuğa Marc Dupeyrat ile çıkıyoruz. Marc eski bir paparazzi muhabiri. Lady Diana'nın ölümünden sonra gözden düşen paparazziliği bırakmış. Araştırmacı gazeteci kimliği ile bazı gazetelere yazılar yazıp haberler yapıyor.. Marc 44 yaşında. Sorunlu bir çocukluk, ölümlerle dolu bir geçmiş! Okulda iken bir arkadaşının ölümünü görmüş. Daha ileride de İtalya'da sevgilisi öldürülmüş.. İşte bu yüzden katillerin beyinlerinin nasıl işlediğine kafayı takmış durumda. Araştırmaları onu Reverdi'ye götürüyor. Ona bir oyun oynayıp güvenini kazanarak onun hapishaneden rehberliği ile bu yolculuğa çıkıyor.. İşte Siyah Kan bu yolculuğun kitabı... Siyah Kan iki katilin hikayesi... Bir yanda Usta, bir yanda Çırak... Yolu kan ve ölümle çizilmiş bir adamın bir yandan katilin gösterdiği izleri takip ederken yaşadığı inanılmaz değişim, karanlık ve kanlı geçmişi ile hesaplaşması ve sonunda takip ettiği yolda bir yerlerde çok tanıdık izler görmesi...
Siyah Kan deliliğin sınırlarında gezen bir yolculuk. 400 küsur sayfalık gerilimli bir karabasan. Kötülüğü ve kötülüğün ardındaki o karanlık dünyayı anlatıyor.
Siyah Kan bir kavanoz balın neler yapabileceğinin hikayesi. Sizce bir kavanoz bal size nasıl bir zarar verebilir!!!
Siyah Kan havasızlıktan boğulmuş ölmüş insanların kan rengidir. Oksijenden mahrum kalmış kan siyahlaşmaktadır..
.
Siyah Kan aslında günahlardan arınma ile kanın arasındaki o ilişkiyi çok ince bir çizgide hem ayinsel hemde kriminal bir şekilde anlatmış.
Siyah Kan gerçeğin rengi ama aynı zamanda yalanın da rengidir.
Siyah Kan arınma odalarındaki ölümlerin karanlık öyküsüdür.
Siyah Kan bir katil ile onun zihnine ve dolayısı ile dünyasına girmeye çalışan bir gazetecinin, Marc'ın hikayesi.. .
Marc'ın Reverdi'ye oynadığı oyun kitabın temelini oluşturuyor.. Reverdi ilk başta avcı iken av oluyor. Sonra kim avcı kim av birbirine karışıyor. Bu da kitaba ayrı bir gerilim katıyor... Plan Paris'te başlıyor ve Uzakdoğu'nun en karanlık en gizemli ülkelerinde dolaşıp yine Paris'te son bulmuyor çünkü her şey yeniden başlıyor. Zaten kitabın bu dönüş bölümü bana göre iki finalden oluşuyor. Biri olması gereken diğeri tam Grangé tarzı bir final ve Grangé bizi kesinlikle Marc ile vuruyor bu finalde...
Çabuk saklan, baba geliyor...
Henüz okumadım kitabı ama bu yazıdan sonra çok da ayrı kalacağımızı garanti edemem...
ReplyDeleteGrange`in okudugum ikinci kitabiydi ve kurgusu dili beni cok etkiledi.Iyi ki okumusum ve ne guzel bir tanitim yazisi olmus tesekkurler.
ReplyDeleteBirkaç sene önce Grange'in ilk okuduğum kitabıydı. Yazınızı okurken bir kez daha okumuş gibi oldum :) elinize sağlık
ReplyDelete