Aug 25, 2013

[Blog Tur] Ölmem Gerekirse - Amy Plum | Kitap Yorumu


Orijinal Adı: If I Should Die (Revenants, #3)
Türkçe Adı: Ölmem Gerekirse (Geri Dönenler, #3)
Yazar: Amy Plum (ABD)
Çevirmen: Esra Çakıruylası
Sayfa Sayısı: 408
Yayınevi: Akılçelen Kitaplar
Türü: Genç yetişkin, fantastik, romantik
Değerlendirmem: %64 - İyi
Ben bu kitabı okurken...: ... alçılı elimle çeşit çeşit zor anlar yaşadım.

NEDEN BU KİTAP?
Üç nedeni var: Serinin ilk iki kitabını okumam, ikinci kitap ilkinden iyi olduğundan bunun da ikinci kitaptan iyi olacağı yönündeki beklentim ve yukarıdaki şahane logomuzdan da görebileceğiniz gibi Kitap Oburları olarak Akılçelen Kitaplar sponsorluğunda bu kitabın turunu yapmamız.

KONUSU (ARKA KAPAKTAN):
Vincent beni bulmak için pek çok hayat boyunca beklemişti, ancak ortak geleceğimize dair hayallerimiz bir anda paramparça oldu. İkimizin de "arkadaş" olarak tanımladığımız biri ona ihanet etti ve ben de Vincent'i kaybetmiş oldum.
Şimdi düşmanımız Fransa'nın ölümsüzlerini hâkimiyeti altına almaya son derece kararlı ve istediklerini elde etmek için bir savaş başlatmaktan da kaçınmayacaklar.

DEĞERLENDİRMEM:
Bu serinin ilk kitabı beni çok sarmamıştı ama kolay, hızlıca okunabilir bir kitap olduğundan okuyuvermiştim. Yorumuma buradan ulaşabilirsiniz. İkinci kitap ilkinden açık ara daha iyiydi. Hatta tur kapsamında Gizem'in blogunda yer alan "Bunları Biliyor musunuz?" kısmında yazarın ikinci kitabı yazarken çok zorlandığını okuyunca çok şaşırdım ve hatta ilk kitapta da zorlansaydı belki daha etkileyici bir başlangıç olurdu diye düşündüm. İkinci kitabın yorumuna da buradan ulaşabilirsiniz. Gelelim serinin son kitabı olan Ölmem Gerekirse'ye.

Serinin sonunun nereye gideceği başından belliydi. Final kurgusunda iki beklentim vardı. Biri gerçekleşti, diğeri olmadı neyse ki. Olsaydı 2 puanı ancak verirdim kitaba herhalde. Tüm serinin özel bir gönül bağım olan Paris'te geçmesi diğer kitaplarda da bahsettiğim gibi bu seride bir miktar pozitif ayrımcılık yapmama neden oldu. Son kitapta sık sık "Bir iş güç çıksa da Paris'e gitsem" diye hayal kurup durdum.

Kitabın ikinci yarısında detaylı bir şekilde anlatılan iyiler ve kötüler arasındaki savaşta daha sert sonuçlar beklerdim. Göstermelik bir zayiatla iyiler kazanınca sonlarda içim şişti azıcık ama doğru bir zaman diliminde (tam bir yaz kitabı bence), doğru bir kafa yapısında (düşük tempolu bir moddayım bu ara) okuyunca ben toplamda sevdim seriyi. Hatta üç kitabı da tatile çıkan bir arkadaşımın yanına yolluk olarak verdim :)

Grinin Elli Tonu | E.L. James

Orijinal Adı: Fifty Shades of Grey (Fifty Shades, #1)
Türkçe Adı: Grinin Elli Tonu (Fifty Shades, #1)
Yazar: E.L. James (İngiltere)
Sayfa Sayısı: 514
Yayınevi: Arrow Books (2012)
Türü: Yetişkin, erotik, romantik
Değerlendirmem: %58 - Eh işte
Ben bu kitabı okurken...: ... Kırklareli üzerinden Bulgaristan'dan Türkiye'ye dönüş yolundaydık.

NEDEN BU KİTAP?
Bu sene başında yaptığımız İngiltere ziyareti öncesi bu serinin ilk kitabını okumuş kızkardeşim benden serinin ikinci ve üçüncü kitaplarını almamı rica etmişti. Elbette seriyi bir bütün olarak satın almak, kitapları tek tek almaktan daha ucuza geliyordu. Hal böyle olunca serinin tüm kitaplarını aldım. Normalde okumayacağım ama üzerine bu kadar çok yazılıp çizilince bende de merak uyandıran bu kitap Okuma Şenliği kapsamında "adında bir renk olan kitap" kategorisine de uyunca okunacaklar listeme giriverdi. (Bu arada kitabın adını neden "Grinin Elli Tonu" diye çevirmişler anlamadım. "Grey'in Elli Tonu" olsa daha anlamlı olurdu sanki.)

KONUSU (TANITIM BÜLTENİNDEN):
Edebiyat ögrencisi olan Ana Steele, genç girişimci Christian Grey'le röportaj yapmaya gittiğinde son derece çekici, zeki ve sinir bozucu bir adamla karşılaşır. Toy ve masum Ana, bu adama duyduğu arzu karşısında şaşkına döner ve adamın gizemli doğasına rağmen ona yakınlaşma arzusuyla yanıp tutuşur. Ana'nın güzelliği, zekâsı ve özgür ruhuna direnemeyen Grey de onu istediğini kabul eder, ancak şartları vardır.

Grey'in sıra dışı erotik istekleri karşısında şoka uğrayan ama bir yandan da heyecana kapılan Ana tereddüde düşer. Büyük başarısına rağmen -çokuluslu şirketleri, uçsuz bucaksız serveti ve sevgi dolu bir ailesi vardır- Grey şehvete esir olmuş ve hükmetme hırsı olan bir adamdır. Çift, cüretkâr ve tutkulu bir fiziksel ilişkiye yelken açarken, Ana, Christian'ın karanlık sırlarını ve kendi gizli arzularını keşfeder.

DEĞERLENDİRMEM:
Normal şartlar altında bu kitap ne kitapçıda ne de internette dikkatimi çekmezdi ama muhafazakâr geçinen, cinselliği ucundan kıyısından çağrıştıran pek çok unsurun "ayıp" kategorisine sokulduğu, doğru dürüst kitap okunmayan ülkemde bu kitap öyle bir konuşuldu ki ben de merak ettim. Gerçi okumama kızkardeşim vesile oldu yine. Bir de kitabı orijinal dilinde okuyunca "Türkçe'ye çevrilirken sansürlendi" iddialarına da yanıt veremez haldeyim şu durumda.

Bu kitap Goodreads'te 2012'nin en iyi romantik kitabı seçildi. Yukarıda kitabın türü olarak ben de "romantik" sözcüğünü kullandım ama bu kitapta ben çok bir romantizm göremedim. Christian Grey'in Ana'nın hayal bile edemeyeceği lüks jestleri romantizm mi? Bence değil veya benim için değil. Sadece (kitapta en beğendiğim ve yaratıcı bulduğum kısım olan) Christian ve Ana arasında gidip gelen e-postalarda bir iki "romantik komedi" çağrışımı yapan durum vardı ama hepsi o. Ana'nın yaşadığı duygusallık gayet güzel ve detaylı tariflenirken, okuyucunun merakını korumak adına Christian'ın yaşantısının yüzeysel görüntüsünden daha derine inilmemiştir.

İnternette bu kitapla ilgili yurdum insanının yazdıklarını okurken epey eğlendim. Kitabın erotik olduğu her yerde yazılmışken, romantik bir aşk masalı okuma sevdasıyla kitabı alıp, erotik öğelerin her birini "sapıklık" olarak görüp ağzına geleni söyleyen ciddi bir kesim var. Arkadaşım, kitap erotik zaten. Hem merak edip, hem okuyup, hem neden utanıyorsunuz, neden saldırganlaşıyorsunuz, yazara neden sapık diyorsunuz? Evli barklı, çoluk çocuk sahibi bir bayan erotik roman yazarı olamaz mı? Bunun nesi yanlış?

Aug 20, 2013

Ben Ölene Kadar | Amy Plum


"Madem geldin, madem birlikteyiz artık 
önceden yaşadığım hayata 
geri dönmeyi hayal dahi edemiyorum. 
Seni şimdi kaybedersem, 
ne yaparım bilmiyorum. 
Seni çok fazla seviyorum."
Vincent | Sayfa 78

Orijinal Adı: Until I Die (Revenants, #2)
Türkçe Adı: Ben Ölene Kadar (Geri Dönenler, #2)
Yazar: Amy Plum (ABD)
Çevirmen: Esra Çakıruylası
Sayfa Sayısı: 352
Yayınevi: Akılçelen Kitaplar (2013)
Türü: Genç yetişkin, fantastik, romantik
Değerlendirmem: %62 - İyi
Ben bu kitabı okurken...: ... sol elimden ameliyat oldum.

NEDEN BU KİTAP?
İlk kitabı okuduğum için.

KONUSU (ARKA KAPAKTAN):
Vincent bu kez aşkı için yaşamaya yemin etmiştir. Bu karardan memnun olan Kate, Vincent'ın doğasına aykırı işlere girişmiş olmasından dolayı da rahatsızdır. Yaşadığı karmaşayı bir çözüme kavuşturmaya ve sevgilisini ölümlü bir insana dönüştürmeye karar veren Kate, bilmeden kendini büyük bir tehlikenin kucağına atar. Vincent'ın başı da beladadır. Onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı amansız bir savaşı sürdürürken, bir yandan da bir geri dönen olduğunu öğrenen Kate'in dedesine karşı koymaya çalışmaktadır. Ölmemeye söz veren Vincent, hayatta kalmayı başarabilecek mi?

DEĞERLENDİRMEM:
Okuduğum seri hangi seri olursa olsun, kim tarafından yazılırsa yazılsın kitapları peş peşe okumayı sevmiyorum ama Amy Plum'ın bu serisinde kitapları arka arkaya okumam gerekti. "Keşke kitapları art arda okumasaydım. Ya, niye böyle oldu?" diye kendi kendime söylenirken ilk 100 sayfa sonrasında tüm kaygılarımın dağıldığını fark ettim. Serinin ikinci kitabında yazar karakterleri daha yakından tanımamızı sağlamış, kullanılan fantastik öğelerin detaylarını zenginleştirmiş ve okuyucuyu olayların orta yerine çekivermişti.
İkinci kitapta seriye eklenen karakterler ise bu kitabı ilkinden daha çok beğenmeme neden olan temel unsur olmuştu. Her seride bu tür eklemeler bu derece başarılı olamıyor. Ben Ölene Kadar'da hikayeye eklenen karakterlerin kendileri, isimleri, doğaları ve eklenme nedenleri o kadar hoşuma gitti ki. Olayların akışına bambaşka bir boyut ekledi. Vee (şu an serinin son kitabının ortalarında olduğum için de rahatlıkla söyleyebilirim ki) gönlümü çelen karakter Arthur oldu :)

Bana eşime "Biz Paris'e gideli iki sene falan oldu di mi?" diye sordurtan Amy Plum'ın Paris betimlemelerinin beslediği hayalgücüm ve içimdeki "Bir daha ne zaman gideriz ki?" merakı, eşimin "Pınar, daha bir sene bile olmadı Paris'e gideli" cevabıyla yerle bir olmuştu. İçimde parçalanan Paris özlemini gölgede bırakan ise kitabın sonu olmuştu. İkinci kitap öyle bir yerde bitmişti ki peşine üçüncü kitabı artık okumam şart olmuştu.