İşte size Sinem'den Asi Gezegen Tyrran yorumu:
ASİ GEZEGEN TYRRAN / ISAAC ASIMOV
Etkinlik sayesinde bilim kurgu alanına da giriş yapmış olduğum için çok mutluyum, itici bir güç olmasa sanırım bilim kurguyu baya bir zaman sonraya ertelerdim.
Asi Gezegen Tyrran, Baskan Yayınlarından çıkan 1983 basımı, 22 bölümden oluşan 240 sayfalık ince bir kitap aslında ama hastalık sebebiyle benim bu kitabı bitirmem 20 gün aldı desem!? Kitabın dili akıcı, kolay okunuyor aslında benim talihsizliğim bu kitaba hastayken başlamam oldu, elimde süründükçe süründü :(
Efendim kitabımıza gelirsek… Kitabımızın kahramanı Biron Farrill, 23 yaşında, Dünyada öğrenim görmekte olan Widemos Rancher’ının oğludur. (Rancher, lider gibi bir şey demek benim anladığım; bir de Lingane Autarque’si var, o da aynı şekilde lider demek. Rhodia gezegeninin başındakine ise Yönetici demeyi tercih etmiş yazar. Bilim kurgu literatüründe bunların bir anlamı var mıdır bilmiyorum tabi.) Biron Farrill, suikaste kurban gitmekten son anda kurtulur, babasının Tyrranlılara karşı çalıştığını ve hayatının tehlikede olduğunu öğrenir ve macera başlar. Tyrran ise 50 gezegeni kontrol altında tutan iktidardaki gezegendir.
Şimdiye kadar hiç bilim kurgu okumamış biri olarak uzayda yolculuğun tasvir edildiği bölümler çok hoşuma gitti. (uzay gemisinin penceresinden Samanyolunun gözükmesi, sıçrayış yapmaları yani saniyenin yüzde biri kadar bir süre içinde yüz ışık yılı mesafe kat edilmesi gibi) Yarı deli Gilbret karakterini çok sevdim bir de :)
Romandaki tek kadın kahramanla Biron’un bir aşk yaşayacağını tahmin etmiştim ama bu kadar bodoslama bir aşk tahmin etmemiştim. Bana incelikten yoksun ve sanki adettendir araya bir de aşk katalım heyecan olsun diye yapılmış gibi geldi.
Bir de bazı diyaloglar vardı ki çok Türkvari buldum kendilerini: ) Örneğin 229. Sayfadaki;
“-Bizim evlenmek istediğimizi siz de biliyorsunuz. Bir ara bu işi hal yoluna koymanın mümkün olduğunu söylemiştiniz?”
Arkasından “Hadi be hacıııı?” gibi bir cümle gelecek diye korktum valla :) Daha önce bu işin “hal yoluna koyulacağına” dair bir diyalog da yoktu ayrıca.
Ve kitabın son sayfası! Beni bitirdi maalesef! Öyle bir son yakışmadı diye düşünüyorum ki ekşi sözlükte bu kitapla ilgili şöyle bir yorumla karşılaştım:
“Bir kitabın, üstelik Isaac Asimov gibi bir yazarın kitabının, son sayfasında tüm derinliğini kaybedebileceğine inanmazdım."
Bu kitap bana, hayatın sürprizlerle dolu olduğunu, edebiyatın sersemletici gücünün ne şekilde ortaya çıkabileceğinin belli olmadığını öğretti. Bir romanın son sayfasının, toplamda tek bir sayfanın, tüm romanın uçurumdan aşağı yuvarlamasına neden olup olamayacağını merak ediyorum...”
Ne yazık ki ben de bu görüşe katılıyorum. Son sayfadaki sadece 5 satır filmi koparmaya yetti! Ama umudumu kaybetmedim bir Asimov kitabı daha okuyacağım.
Keyifli okumalar, görüşmek üzere:)
No comments :
Post a Comment