Orijinal Adı: The Tiger's Wife
Yazar: Téa Obreht
Sayfa Sayısı: 355
Değerlendirmem: 4/5
Ben bu kitabı okurken...: ... iki kere Wimbledon şampiyonu olmuş, dünyanın 2 numarası İspanyol tenisçi, Rafael Nadal Wimbledon 2012'deki ikinci tur maçında dünya sıralamasında 100. sırada yer alan Lukas Rosol'a yenildi. Wimbledon 2012'nin en akılda kalacak yenilgisi olarak da tarihe geçti.
NEDEN BU KİTAP?
Aslında bu kitaptan beni Goodreads'teki arkadaşlarım haberdar etmişti uzun zaman önce ama ben kitabı almayı unuttum. Sonrasında İnkılap Kitabevi'nde kapağı ilgimi çekti. Arka kapak yazısını okuyunca fark ettim ki bu benim önceden okumaya karar verip de unuttuğum kitap. Zaten bir kitap Balkanlarla ilgiliyse mutlaka dikkatimi çekiyor ve eninde sonunda okuyorum. Saraybosna'nın Çellisti ile de yine böyle tesadüfi bir şekilde yollarımız kesişmişti.
KONUSU:
Natalia Balkanlar'da görev yapan bir doktordur. Büyükbabasını yeni kaybetmiş olan Natalia ile arkadaşı bir aşı kampanyası için yeni parçalanmış Yugoslavya'nın bir köşesindeki evden bozma bir yetimhaneye giderler.Yetimhanede kaldığı süre boyunca tanıştığı insanlar, tanık olduğu hayatlar vesilesiyle büyükbabasının hayattayken ona anlattığı hikayeleri hatırlar: Özellikle de ölümsüz adam ve kaplanın karısı ile ilgili olanları.
Bu esnada, Balkanlar'da savaş devam etmektedir. Natalia elinden geldiğince çok çocuğa yardımcı olmaya çalışır. Bir taraftan da büyükbabasından ona miras kalan hikayelerde nelerin gerçek nelerin hayal ürünü olduğunu anlamaya çalışır.
DEĞERLENDİRMEM:
Bu kitapla ilgili iki şey okuduğum süre boyunca kitaba olan ilgimin dağılmasını engelledi. İlki az önce de belirttiğim gibi olayların Balkanlarda geçmesi ve benim bu bölgeye olan ilgim. İkincisi ise Natalia'nın büyükbabasının en sevdiği kitabın benim de en sevdiğim kitaplardan (ve çizgi filmlerden) biri olması: Ormanların Çocuğu Mogli. Bu kitabı kaç kere okuduğumu, video kaseti bozulana kadar kardeşimle videosunu kaç kere izlediğimiz hatırlamıyorum. Mogli'deki en secdiğim karakterlerden biri olan Sher Khan'ı Natalia'nın büyükbabası da sevince ben de kitabı seviverdim tabii.
Kaplanın Karısı, bu yıl Büyük Balık'tan sonra "büyülü gerçekçilik" (magical realism) akımından okuduğum ikinci kitap oldu. Hayal ve büyü unsurlarının gerçekliğe gömülü olarak aktarılması kolay değil elbette. Hele de dünyanın dört bir yanındaki insanlar Gabriel Garcia Marquez gibi üstatların seviyesine alşkınsa. 1985 doğumlu olan yazar Téa Obreht daha ilk kitabında bu yüksek çıtayı hiç zorlanmadan aşmış durumda.
Bir övgüm de kitabın Türkçe versiyonu yayınlayan Siren Yayınları'na. Kitabın başarılı bir şekilde çevirisini yapan Merve Sevtap Ilgın'a da ayrıca teşekkürler. Bazen orijinal kitap yazarlarına öylesine odaklanıyoruz ki, sanki kitabı yazarın yazdığı dilde okuyormuşuz havasına kapılıp çevirmenleri atlıyoruz.
Son olarak da Türkçe edisyonda orijinalinden daha güzel bir kapa tercih edilmesi de çok hoşuma gitti. Sizlerin de karşılaştırabilmesi için orijinal kapağın da resmini ekliyorum.
Genç yazar Téa Obreht umarım bundan sonra da Balkanlar'da geçen romanlar yazmaya devam eder diyerek bu kitap yorumumu da tamamlıyor ve sizlerin beğenisine sunuyorum.
Kaplanın Karısı merak ettiğim ve her kitabevine gittiğimde elime alıp karar veremeyerek bıraktığım bir kitaptı.
ReplyDeleteMogli'yi ve Balkan hikayelerini ben de severim. Sanırım bir daha ki kitabevi ziyaretimde elimden bırakamayacağım.
Son olarak; gerçekten de bizdeki kapak çok daha güzelmiş.
Pinucciaaa güya 7'sinde görüşecektik.. Ama birçok sorunum ve misafirim çıktı..
ReplyDeleteBu hafta İstanbulda olucam haftaya görüşelim mi?